IMPOSTER SENDROM Nedir?
- revnacerenaras3
- 27 Şub
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Mar
Türkçe'ye "Sahtekarlık Sendromu" olarak çevrilen Imposter Sendrom sahtekarların değil, kendini sahtekar hissedenlerin sendromu. Sahtekarlıksa başarımızdan.
Nasıl mı? Hemen anlatayım:
"Kişinin statüsünden ve konumundan bağımsız olarak "kendini yeterince başarılı hissetmemesi, insanları kandırıyormuş gibi; o başarı ona ait değilmiş gibi hissetmesi durumu.
Imposter Sendrom ilk kez 1978 yılında Clance ve Imes tarafından tanımlanmış olup daha çok kadınlar arasında görülür. Sebepleri arasında; Dış faktörler, kişinin yatkınlığı (stres faktörü, ailede yetersizlik hissettirilerek büyütülmesi, başarılarının takdir edilmemesi ve kişinin kendinden çok yüksek beklentilerde bulunması gösterilebilir.
Bir kaç örnek vermem gerekirse,
Sesin çok güzel diyene "Aman öyle mırıldanıyorum bir şeyler can sıkıntısından." dediniz.
Üzerindekini çok beğendim diyene, "Bu ne ki pazardan 100 tl ye almıştım" dediniz.
Patronunuz sunum çok iyi olmuş, iş arkadaşınız konuşmana bayıldım dediğinde;
"O kadar da iyi değildim, bu insanlar neyi tebrik ediyor" diye düşündünüz, kendinizi değersizleştirecek açıklamalarda kaybettiniz mi kendinizi?
Biz kendimizi koşullara bağlıyor tebrik kabul etmeyi bir türlü beceremiyoruz.
Özellikle biz Ortadoğu'nun göster amcana diye büyütülen erkekleriyle çalışan Türkiye Cumhuriyeti çatısı altındaki modern görünümlü içi gelenekçi kızları olarak teşekkür etmeyi kibir sanıyoruz. Bize gelen iltifatı ayna gibi yansıtıyoruz hemen.
Özellikle Orta Doğu toplumlarında biz kadınlarda sıkça görülen Imposter Sendromu kendimizi tebrik ve takdir etmekte zorlanmakla kısıtlı değil. Yeni işlere başlamamızı engelliyor,yaptığımız işi bitirmemizde zorlanmamıza hatta bırakmamıza sebep oluyor Imposter Sendrom. Etkileriyse dünyanın her yerinde etkisini gösteriyor.
Günümüz kapital dünyasının mükemmelliyetçi her daim kendini yetersiz hissettiren göstergeleri Imposter Sendromu besliyor. Bizde;Imposter sendromu yaşıyoruz çünkü, kendimizi koşullara bağlı seviyoruz. O sınavdan geçersem şu işi alırsam, derken sonu gelmiyor kendimizden beklediklerimizin.
Modern dünya koşturmasında kendimizi sürekli bir şeyler yapmak zorunda hissediyoruz. Bir iş yaparken yetinmiyor aynı anda iki üç şey yapmaya çalışıyoruz. Yemek yerken ödev yapıyor çocuklar, biz atıştırırken yazıyoruz macbooklarımızda, kapı önünde içtiğimiz sigaralara ödül diyoruz; zehirlerken bedenimizi, ruhumuz da ölüyor farkında olmuyoruz. Neden?
"Zamanı iyi yönetebilmek için"
Görüyorum ki Imposter Sendrom ya da değersizlik yetersizlik hissi yaşla ya da zamanla orantılı değil. Tebrik kabul edememekle ilgili.
Özellikle Ortadoğu toplumlarında küçücük yaştan itibaren "Göster amcana ..." diye büyütülen ne yazık ki erkek çocuklarında kendilerini yeterli hissetmek daha çok kazandıkları paraya ve onlara Abi çekilmesine bağlıyken kadınlarda saymakla bitmiyor.
Güzel olacağız bir kere, yeterli olacağız ama her şeye yeteceğiz. Eve, okula, işe...
Kendimizi itiraf edemediklerimizin ve sevdiklerimizin gözünde kendimizi yeterince iyi yerlerde görmememiz oluyor diyebilirim.
Kendimize verdiğimiz önem ve kendimizi sevmenin Imposter Sendrom'a etkisi çok büyük.
Kendimizi gerçekleştirebilmeye mi bağlı potansiyelimiz yoksa biz zaten değerli değil miyiz?
Neden koşullara bağlıyoruz ki değerimizi, biz zaten çok değerliyiz. O sınavın puanı yalnızca o sınavı kabul eden kurum için önemli yahut tartıdaki kilo bikinide nasıl durduğuyla belirlemez ki değerimizi. Sağlığımız yerinde biz güvendeysek mutlu olalım ve sevelim kendimizi:)
BENİM DENEYİMLERİM:
Kendimi tebrik ve takdir etmekte zorlanıyorum çünkü ben geçmişteki başarılarımı da yeterince değerli ve yeterli görmedim.
Wixe yazarken kendimi uzun zaman yeterli hissetmediğim için yazılarımı yayınlamadım.
Sigara standında çalışırken Paris Fashion Week'e gittim diye onu başarı olarak görmedim.Hatta Paris Fashion Week'te podyuma çıkmayı başarı olarak görmedim. Çünkü Paris Fashion Week demek Chanel'di Dior'du Michael Kors'tu benim için.
Oysa şimdi anlıyorum daha büyük başarı, büyük cesaret bir de kredi çekip Paris'e gitmek ve yaş daha on sekiz..
İstanbul Üniversitesi'ni kazandım ilk 27 binle, benden beklenmiyordu diye ben de şans eseri olduğuna inandırdım kendimi, Sonra Bali'ye yola çıktım on dokuz yaşımda tek yön bir bilet ve yalnızca 500 dolar ile dünyanın bir ucuna Bali'ye git mucize deyip geçtim hiç kendini takdir ve tebrik etmedim.
Sonra dünyayı gezmeye başladım. Dünya'nın en tehlikeli şehirlerinden birinde hapishane gezme niyetiyle Filipinler'e gittim, gezmedim hapishane ama katıldığım organizasyonlarda kendimi adama şemam nüksetti bu sefer kendi ihtiyaçlarımın ötesine misyonumu koymaya başladım. Övünmek için yazmıyorum siz benim yaptığımı yapmayın istiyorum.
Hem psikoloji, hem din, bütün öğretilerin temeli kendini sevmekten geçiyor. Kendinle ilişki sağlıklı olunca YARATICI ile sağlıklı bir içsel yolculuk başlıyor. Yaşam daha keyifli akıyor...
Kaderini sev Çünkü aslında hayatın bu demiş Nietchze;
O yüzden diyorum, ki olmuyorsa üzülme daha iyisi vardır. TANRI'nın planı bizim planımızdan daha iyi...
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
İlk olarak kendimizi sevmek ve olduğumuz gibi kabul etmekten geçiyor bence. Değersizlik ve yetersizlik hislerimizle dış dünyanın bizden beklediklerinden uzaklaşıp biz kendimizi nasıl iyi hissederiz diye düşünmeye başlamak ilk adımımız olabilir. İnanıyorum ki spiritüel gelişimimizde çok önemli. Günlük dua ve okumalar. Benim yardımcım her zaman Mormon Kitabı, ve psikolojik okumalar oluyor. Aynı zamanda güzel bir müzik dinleyip kimsenin benden beklentisini düşünmeden yalnızca ana odaklanarak geçirdiğim dakikalar kendimi iyi hissettiriyor. Imposter Sendrom'u aşmak bence ilk önce kendini tebrik etmeyi bilmekten geçiyor. Bunda zorlanıyorsak isek eminim ki hepimizin hayatında oldukça zor durumlardan krizi iyi yöneterek çıktığı çok olmuştur. Dünyada hep bir kriz var. Ama biz hatırlayalım; TANRI, bizi çok seviyor ve iyi olmamızı istiyor. Kendimize haksızlık etmeyelim. Kendi eforumuzu görmezden gelmeyelim.Hemen şimdi bir kağıt alıp yazalım, kendi hayatımızda ki rolumüzü ve başarılarımıza olan olumlu etkimizi. TANRI'dan önce biz kendimize şefkatli olalım.Kendimizi tebrik edelim. ALLAH bizi o kadar çok seviyor ki biricik Oğlu İSA MESİH'i bizim için feda etmiş...Biz de her gün her saniye, içtiğimiz her yudum suda önce TANRI'ya teşekkür edelim sonra kendimizi tebrik edelim. Kendimiz için iyi bir şey yapıyoruz diye. Attığımız her adımda tebrik edelim kendimizi.
Teşekkür ederim diyip susalım bazen, açıklamayalım öyleydi böyleydi...
Hayat bir denge hep hatırlayalım:)
Kendimizin katkılarını yazalım iyi ve güzel şeylere ki görelim daha net neymişim nasıl çabalamış nereye gelmişiz....
Okuma Önerileri
Kendini Arayan İnsan Rollo May
Bilmek Değil Yalnız Hayal Etmek İnsanı Mutlu Kılar Stefan Zweig
Bağlanma Amir Levine , Rachel Heller
Ayrıca spirituel gelişimimiz için günlük dua ederek daha az kaygılı bir ruh halini mümkün kılabilir App Store ve Play Store'dan Mormon Kitabı ve Library uygulamasını indirerek öğrenmeye başlayabiliriz.
Sizi seviyorum ve bu yazıyı Mormon Kitabı'ndan Mosiya 4:27 ile kapatıyorum.
"Çünkü insanın gücü yettiğinden daha hızlı koşması gerekli değildir. Ama yine de onun gayretli olması gerekir ki ödülü kazanabilsin; onun için her şeyin düzenli bir şekilde yapılması gerekir." Sevgiyle:)
Comentários