Ben Kimim? Misyonum ve Kişisel Gelişim Sürecim
- revnacerenaras3
- 21 Oca
- 9 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 22 Oca
BEN REVNA CEREN ARAS.
Ben kimim derseniz; bir çok kimlikle tanıştırmam gerekir sizi:
Model, oyuncu, sunucu, öğrenci, öğretmen, tercüman..
Şimdilerde gönüllü,yazar, misyoner, traveler, blogger, ve çok daha fazlası...
Dışarıdan bakarsanız:
Çok ışıltılı, muhteşem gözüken ve her zaman imrenilen bir hayatım oldu. 16 yaşımda deniz manzaralı, teraslı bir evim, 19'umda Maçka' da kendi ofisim vardı.İstanbul Üniversitesi'ni ilk 27 bine girerek kazandım. 18' imde Paris Fashion Week' te podyuma çıktım.
Şimdilerde Bali' de başladığım yolculuğuma Filipinler'de devam ediyor kendimin en iyi versiyonuna dönüşürken TANRI'nın iyiliğini yaymak üzere dünyayı geziyorum:)
Işıl ışıl görünen bu hikayenin perde arkasına buzdağının görünmeyen kısmına doğru benimle bir yolculuğa davet ediyorum sizi:)
Rollerime değinecek olursam: evlat, öğrenci, sevgili; hem küçük bir kız çocuğu hem iki kedi annesi;))
Bazılarının hikayesinde iyi bazılarının hikayesinin de kötüsü ne yazık ki...
18 Temmuz 2004' te İzmir Karşıyaka' da sıcak bir yaz günü planlanandan da bir ay erken; simsiyah dimdik saçlar, pespembe yanaklarla dünyaya gözlerimi açmışım. Eğitimci bir baba sigortacı bir annenin tek çocuğuyum. . İzmir Karşıya'da sınırlı bir çevrede; sosyoekonomik, kültürel ve eğitimsel olarak aynı şartlarda insanlarla ve benzer öğretilerle büyüdüm ve hayatı kendi fanusumdan ibaret sandım. Liseye gelene dek akademik olarak "başarılı " bir öğrenciydim, en yüksek notları alan, 98 aldığında garipsenen.. Lisedeyse üç özel okul değiştirip açık liseden mezun oldum. Lise ikinci sınıfta Mavişehir'de bir sitede yalnız yaşamaya başladım. Henüz 16 yaşımda:) Aynı yıl İzmir'de önce fuarlarda hosteslikle ardından çekimlerle başladım modelliğe.17 yaşımda gelinlik modelliği yapıyor; dershaneden çekime koşturuyordum. Benden beklenen İzmir' de bir özel üniversiteyi %50 burslu kazanmamdı ama bana yetmedi bu:) İstanbul Üniversitesi'ni kazandım ama devam etmedim. -bir çok sebepten-
İnanıyorum ki insan mutlu olduğu yerde olmalı; asıl istediğim bölüm olan psikolojiye geçiş yaptım. Haliç Üniversitesi'nde 2. sınıftayken okulu dondurup tek yön bir bilet ile Bali'ye yola çıktım.
Bu blogta, benim inişlerle çıkışlarla dolu 20 yıllık öykümü okuyacaksınız.
Gelin :)
Sizi çocukluğuma götüreyim:
Çocukluğum çok fazla imkanın içinde mutsuz geçti diyebilirim. 4 yaşımdan itibaren bir kurstan öteki kursa bir yarış atı gibi büyüdüm.Küçükken çok şikayet ettiğim ve dinlenmek istediğim bu durumaysa çok minnettarım şimdi. Küçük yaştan itibaren ilgi alanlarımı keşfetme fırsatı bulmuşum böylece. Filipinler'de hayatında ilk kez bilgisayar gören çocukları görünce anlıyorum elimdekilerin değerini. Yine de perdenin arka tarafında ilkokuldayken bile eve 9-10 da gelen bir kız çocuğu var.O saatten sonra yemek yer, ödev yapardım.
Geliştiğim ve düşüncelerimin olgunlaşmaya başladığı yaşlarda içinde olduğum çevrenin doğruları benim için yaşamın kanunlarıydı, hayat o fanustan ibaretti. Ta ki İstanbul'a gelinceye kadar. İşte o zaman kendimi dipsiz bir okyanusta buldum. Oysa şimdi her yer sanki ADEN BAHÇESİ:)
Modelliğe Nasıl Başladım?
Modelliğe İzmir'de iki portföy çekimi ardından sabahlara kadar yaptığım araştırmalarla başladım; kim kimle çalışıyor iyice araştırıp sosyal medyadan eklerdim. O dönem
fuarlara hostes olarak katıldım; hem çekim almaya uğraşıyor hem üniversite sınavına hazırlanıyordum. Açıkçası o yıllarda maddi olarak kendi paramı kazanmam gerekmiyordu.
Arabanı alalım huzur içinde yaşadansa huzursuzluk çekti ilgimi; kendini kanıtlama isteği:)
Bence gelişim biraz da huzursuzlukla tetikleniyor;)
Böylece modellik yapmaya başladım. Konfor alanımdan çıkmaya da böyle böyle başladım.
Modelliğe başladığım ilk günler sabahın köründe uyanır spora gider sonra evden topuklularımı , not defterimi alır çekim peşinde koşardım.
Sanki hep bir savaşım vardı benim. Hep bir şeyler yapmalıydım.
İzmir'de başladığım modeliğe İstanbul'da devam edip ilerlemek istedim ve benden beklenenin oldukça üzerinde bir puan alıp İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü'ne yerleştim ve İstanbul'da bir çok öğrencinin hayali olan Beşiktaş'ta kendi evime çıktım.Orası artık benim için konfor alanı olmadı. Çünkü kendimi çok yalnız hissettim.
Konfor alanımdan çıktığımda önce yalnızlık ve zorluklar başladı.
Aynı dönemde aileme destek olmak için: sigara standlarında çalıştım ve İstanbul'un kirli sayfasıyla tanışma sürecim başladı. O süreçte çalıştığım mekan tarandı çok uzun süre etkisinden çıkamadım ve en küçük yüksek sesten korktuğum için kendimi tamamen eve kapattım. Uzun süre dışarı çıkmaya korktum. Panik atak yaşadım.
O dönemdeki güzellik: PARIS FASHION WEEK:)
O dönem çok büyük bir şanstır ki; Bir modellik ofisinde kimin Schengen Vizesi var sorusuna yeşil pasaportum var olur mu? dememle Paris'te bir modellik yarışmasına Türkiye'yi temsil etmek üzere seçildim. Ama masraflarımı kendim karşılamam gerekiyordu.Annem biletimi aldı. Beni hep destekleyen biricik anneciğime sevgiyle... Ben o esnada sigara standında çalışıyordum, işi bırakıp Paris'e ülkemi temsil etmek üzere yola çıktım:)
Kamp süresince konaklamayı yarışma karşılıyordu, harçlık olması için on bin tl ailemden habersiz kredi çektim. Böylece Paris'te bir kaç gün daha kalabilecektim. Yarışmada derece alamadım ama sonrasında Paris Fashion Week kapsamında gerçekleşen defilelere katılma şansım oldu. - Paris Fashion Week'in görünmeyen yüzü başka bir yazıda:)
Paris dönüşü borç ödeme süreci:)
Paris'ten döndüğümde ilk etapta anneme bu borcu itiraf etmekte zorlandığım için bir deri firmasında çalışmaya başladım. Okuldaki devamsızlığım iyice arttı. O dönem İstanbul Üniversitesi siyasi olaylarla çalkalanıyor ve ben iyice tedirgin oluyordum. Çalıştığım firmada modellik yapıyor, sosyal medya için içeriklerini üretiyordum; satışa da yardım ederek öğrenmeye çalışıyordum.Onun dışında çoğu vaktim evde geçiyor ders günlerimde korkarak okula gidiyor bazen de Beşiktaş'tan Ortaköy'e o güzel ağaçlı yolda yürüyordum. Böyle geçen bir yılın ardından İzmir'e geri döndüm eşyalarımın bir kısmını sattık anneciğimle bir kısmını da İzmir'e geri götürdük. İzmir'de hayatıma devam etmeyi düşünürken doğru kararı verebilmek için Foça'da bir tatile çıktım. Düşündüm:
ve konfor alanıma girmek istemediğime emin oldum. Tabii bir de gelişme isteğim ağır bastı. Ben de yeniden İstanbul'da deneyeceğim dedim.
2. KEZ İSTANBUL
İstanbul'a ikinci gelişimde okulumu değiştirdim ve asıl istediğim bölüm olan psikolojiye Haliç Üniversitesi'nde başladım. O süreçte çocukluk arkadaşımla birlikte Bomonti' de aynı eve çıktık. İkimizde uzun süredir ailesinden ayrı yaşayan insanlardık ve ev arkadaşlığına adapte olamadık. Ama kendisini hala çok severim okuyorsan seviliyorsun, bil isterim:)
Ben o süreçte modellikle birlikte sunuculuk yapmaya başladım ve bir televizyon programı üzerine çalışmalarımız başladı. Benim sunmam planlanıyordu. Formattan diksiyona kendimi nasıl geliştirebilirim araştırıyor ;Aynı dönem canım Yonca'dan oyunculuk eğitimi alıyor (HİÇ Stüdyo 'nun kurucusu kendisi; Meisener alacaklara önemle duyurulur:), hem ofis hem ajans hem okula yetişmeye çalışıyor ders aralarında koştura koştura model seçmelerine, yönetmen görüşmelerine gidiyor; okula geri dönüyordum. Ruh halim; taktığım maskenin arkasında ağlayan bir ruhun dışarı saçtığı gülücüklerle doluydu:)
Amacım iyi bir program formatı çıkarıp aslında şimdi olduğu gibi hikaye anlatmaktı. Tarih ve modayı birleştirecek; ATATÜRK'ün izinde Türkiye'nin gelişim sürecini ve başka ülkelerdeki yansımalarıyla modayı ele alacaktım.
Modanın psikolojik ve sosyolojik etkisini incelemeyi planlıyordum.
Bu süreçte Türkiye'deki moda programlarının yarışmalar ve kim kimle ne yapmış formatından ibaret olmasından ötürü anlaşmazlıklar yaşadık. Nitekim program olmadı. İyi ki de olmamış. Ve ben bugün burada bir Permaculture çiftliğinde pirinç tarlalarının doğanın ve TANRI'nın mucizelerinin ortasında yazıyorum bu satırları...
Program hayallerim suya düştükten sonra:
"Üzüntünün etkisiyle bağışıklığım düştü ve bir enfeksiyon geçirip bir hafta hastanede kaldım. "
Hasteneden çıkınca daha iyi dinlenebilmek için ayrı bir eve çıkmak istedim ve konumu çok iyi araştırmadan Şişli' de yeni bir eve çıktım. Yalnız yaşayan bir genç kızın için çokta güvenli olmadığını yerleştikten sonra anladım. Üç ay korka korka o evde yaşadım kapının önünde taksiye binip kapının önünde indim; hemen hemen bütün harçlığımı böylece ulaşıma verdim.
Evsiz Kalma Hikayem:)
Üç ay sonra: 2024 yazının ilk günleri:
Annemle o evden çıkmak üzere toparlanırken anneannemin komaya girdiğini öğrendik ve ev sahibinden yalnızca iki gün fazla izin isteyip İzmir'e yola çıktık. O iki gün geçtiğinde İstanbul'a dönüyordum ve eşyalarımın kapının önüne atıldığını öğrendim ve benim için eşyaların çokta bir önemi o günden sonra olmamaya başladı. Çok ağladım bir başıma kapının önündeki eşyaları nakliyeyle bir depoya taşıdım.Ardından bir süre arkadaşımda kaldım ve ev bakarken bir mucize gerçekleşti. Airbnb olan bir ev daha uyguna denk geldi. Mecidiyeköy'de iki aylığına o eve çıktım. Ama ne yapacağımı bilemiyor iki ay sonra ne olacak korkusu yaşıyordum. O dönem inançlı bir insan değildim arada İncil okurdum, sonraları nasıl inanmaya başladın derseniz mucizeleri görünce...
Miss Turkey'e katılma sürecim
Mecidiyeköy'deki evde iki ay kaldım. Mutlu değildim çünkü gelecek için endişelerim vardı. Oyunculuk o dönem çok istiyor eğitimlere gidiyor her gün audition çekiyor dönüş alamadıkça daha da moralim bozuluyordu. Eminim ki benim gibi oyunculuk ve modellik sektöründe tutunmaya çalışmış herkes beni çok iyi anlar.Dışarıdan gözüken pembe sayfanın perde arkasında sahne tozunun külleri var. O küller; karanlık bazen, belirsiz kazanç yalnızlık ve rekabet dolu... .
PERDE ARKASI:
İstanbul'da geçirdiğim iki yıl ve öncesinde İzmir'deki yaşantı; alkol ve sigara... Kendimi aç bıraktığım günler...
"Kalori hesaplarında boğuldum kendime eziyet ettim adeta. "
O süreçte çok yoruldum derken ne yapacağımı bilemez bir haldeydim; tamamen kaybolmuş hissediyordum kendimi; yapmak istediğim şeyler vardı Sigarayı bırakmak istiyordum mesela. Bedenime iyi davranmak ve ruhumu iyileştirmek. Bir çekim çıkışı İstanbul'daki son günlerimi geçireceğimden habersiz çok sevdiğim birisiyle tanıştım. İlk buluşmamız da sigara içen birisiyle görüşemem demesiyle hayatım düzelmeye başladı.
İşte TANRI'nın mucizeleri ... ve niyetlerin önemi:)
Öncesinde Bırakmak istiyor bir türlü bırakamıyordum;
İlk sigarayı bıraktım onla; sonra o da ben de İstanbul'dan uzaklaştık ayrı ayrı tatillere gittik o dönem ben her şeyi kendi içimde yaşadım. Sık sık ne yapmak istediğimi düşünüyordum Açıkçası İstanbul'a dönmekten emin değildim. İstanbul benim için kirli bir sayfaydı hep, hem düzenim de yoktu artık.
Ben evsiz kalınca bütün dünya evim olacakmış bilmiyordum.
Anneannem komadan çıkınca Çeşme'ye tatile gitmiştim:
Momo Beach; Şöyle bir şey yazdım Bağlanma kitabının arka sayfasına:
"Kendimin en iyi versiyonuna dönüşmek üzere kendimi sonsuz ihtimallere açıyorum."
Ve yol beni buraya getirdi kendimin en iyi versiyonuna dönüşmek üzere; bir de misyon ekledi. Benim hayatım değişti. İnsanların hayatı da değişsin daha huzurlu olsun misyonum oldu benim.
VE MİSS TURKEY
"Bazen bazı şeyler olmuyorsa daha iyisi içindir"
Çeşme'den döndüm İstanbul'a. Benim tuttuğum Airbnb'nin süresi dolmuş Miss Turkey ön elemesine kabul edilmiştim. MISS TURKEY'e katılmadan bir önceki gece valizlerimi alıp arkadaşıma taşıdık birlikte. Ben de bir valiz Lazzoni Hotel'e gittim ama elenme ihtimalinde ne yapacağımı bilmiyordum. Nitekim ilk 50 ile ayrıldım Miss Turkey ön elemesinden ki benim çocukluk hayalimdi o jürinin karşısında konuşmak dahi. Bütün jüriye sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum. Başta Can Sandıkçıoğlu, Yasin Soy, Nursena Say ve Sabit Akkaya olmak üzere bütün jüriye çok teşekkür ederim. İlk 50 çocukluk hayalime yaklaştırdı beni ilk 20 kaderimi başlattı. Miss Turkey'e seçilmemek Miss Turkey misyonunu gerçekleştirmemi mümkün kıldı benim.
O yüzden inanıyorum ki; TANRI'nın planı bizim planımızdan daha iyi. Çıkışta bir valiz bindim taksiye. İzmir'e dönmeyi düşündüm ilk ailemin yanına sonra arkadaşımda kaldım iki gün daha.
İki sabah sonra İstanbul
Ben artık burada olmak istemiyorum diye uyandım:
Ve araştırmaya başladım: Bali'de gönüllülük programları;
"Kaderim aklıma düşmüş ilk: Bali ve gönüllülük. Bu fikirle başladı her şey. Her şey bir fikirle başlıyor zaten..."
Ben de başvurdum ve kabul edildim.Ama o programlardan biriyle gelmedim Bali'ye. (Ücretleri çok yüksekti çünkü:). Yalnızca düşündüm olabilir mi diye ve İzmir'e gittim ailemin yanına. Anneciğimle kahvaltı ediyorduk. Bahsettim fikrimden:
- Tamam kızım dedi, mucizevi bir şekilde okulu dondurup dünyanın bir ucuna bir başıma yola çıkmamı kabul etti. Benim hayatım zaten hep mucizelerle dolu.
Annemse en büyük şansım zaten benim;
O hep her konuda hep beni destekledi, sen nasıl mutlu olacaksan kızım dedi. Kahvaltımızı ettik, kahvemizi içerken aldım bileti. O'nun yanında olamamak bazen üzse de biliyorum ki o kızı için çok mutlu:) Seni çok seviyorum.
Bali'ye biletimi aldıktan sonra sevdiklerimle vedalaşma sürecim başladı; önce İzmir, sonra Kıbrıs, ardından yeniden, İstanbul 2024 yazı ve benim kaderim...
Kıbrıs'ta yaptım Bali'de kalacağım otellerin rezervasyonunu; Bali'ye neden gidiyorsun diyenlere: "İyileşmeye dedim, Bali'den sonra hiç bir planım yoktu akışta olacağım dedim. Hayat ne getirecek bakacağım ve bana mucizeleri getirdi. Aklımdaki düşünce; yurtdışındaki ajanslara portföy gönderip modellik için uğraşmak ve fashion weeklerle gezmekti dünyayı. Şuan o kadar ilgimi çekmiyor ki, Afrika'ya gitmek daha çok ilgimi çekiyor mesela; çözümün bir parçası olabilmek çünkü.
Bali'de ilk ay:
Çokça seyahatle geçti. Oradan oraya... İnanılmaz bir enerjim vardı, mucizeviydi. Her an sadece anı yaşıyordum. Ve orada inanmaya başladım TANRI'ya. Hep güzellikler geldi bana. İnsanların bir hafta kalkamadığı Bali Belly'i bile bir günde atlatıp adalara gittim. Hep korunduğumu hissettim. Ve başıma hep güzel şeyler geldi. Yalnızdım çoğu gün ama çok keyif alıyordum. Yeryüzünde cenneti yaşıyordum adeta. Ama oranın da perde arkasında ülkem için üzüldüğüm çokça an vardı. İlk ay korkunç haberler aldık ülkece. Terör kadın cinayetleri derken. Güzel günlerim mutlu ve keyifli olduğum için kendimi suçlamaya evrildi ikinci ay.
Peki gönüllülük hikayem nasıl başladı?
Singapur Dönüşü Bali'ye ikinci gelişim:
'Şikayetler Şeytana Edilen Dualardır'
İlk ay yerlilerle İngilizce konuşurken zorlandım.Anlaşılmamak çok zormuş diyorum. Ben artık şikayet etmemeye niyet ediyorum. Çözümün nasıl bir parçası olabileceğime bakacağım diye de ekliyorum. Ve soruyorum: Kiliselerde Camiilerde, Çocuklara Nasıl İngilizce Öğretebilirim ?
ARAYAN BULUR; SORAN CEVAP ALIR VE EĞER Kİ KİM ÇALARSA KAPI ONA AÇILIR.
İki gün sonra :Baliem Coliving
O sabah günümü planlamamıştım. Dışarı çıkmak istedim ve gözlerimi kapayıp haritada bir lokasyon seçtim. Elim bir lokasyona gitti, bir motor çağırdım ve gittim. Gittiği yer im yer etrafta benim gibi turistlerin olmadığı. Yalnızca yerlilerin yaşadığı ve villa inşaatlarının olduğu bir yerdi. O inşaatlardan birinde gördüğüm henüz 9-10 yaşlarında güneşin alnında bir inşaatta oynayan birbirinden tatlı erkek çocuklarıydı. Benle konuşmaya çalışırken pek mutlulardı. Ama NO ENGLISH NO ENGLISH diyorlardı.
Öğrenmek ister misiniz diye sordum.
Hepsi bir ağızdan gülerek Yes ve Ya sesleri karışık karşılık verdiler:)
Bir sonraki akşam karnım aç otelden çıkmış yürüyorum Yol beni Putri'nin yol kenarında ki minik küçük tatlış restoranına götürdü. Büyük bir misafirperverlikle karşılıyorlar beni ve onlara bahsediyorum niyetimden. Ne yapabilirim diye soruyorum?
Bir sonraki gün beni Jimbaran'da bir dans okuluna davet ediyorlar; tanışıyoruz birbirinden güzel çocuklarımla. Okul dediysem ne tahtamız var ne kalemimiz...yalnız duvarlara iliştirdiğim kağıtlar ve onların bilgiye susamış doyururulmayı bekleyen tertemiz zihinleri.
İlk dersimi yaptığım gün; bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Ders bitimiyse bir mucize daha gerçekleşiyor. Putri çıkageliyor yağmurun altında taşıdığı kocaman bir beyaz tahta ile
Yola çıkmadan niyetim vardı; yol beni önce Putri'ye sonra birbirinden güzel çocuklarıma götürdü.
Sonra da yaşamaya başladım kaderimi.... Ve başkalarının kaderine onların muzicelerine ortak olmaya:))
Bali'deki son günlerimdeyse misyonumu keşfedip dünyayı gönüllü gezmeye karar verdim . Blogu neden yazıyorum derseniz de:
Çünkü şahit olduğum hikayeleri anlatmam ve üzerine ve konuşmamız gerektiğine inanıyorum. Ben gördüm ki dünyanın hiç görmediğimiz ve konuşmadığımız bir yüzü var. İşte bu kız o yüzden her an şükrediyor şimdi:)
PEKİ BEN NELER HİSSETTİM
KALBİM RUHUM BEDENİM...
*özetle ben nereden nereye geldim?
Niyetler ve onları mümkün kılmak diyorum burada: Birde organizmalar ve potansiyelleri
"Organizmalar Potansiyellerini Gerçekleştiremediklerinde Hastalanırlar."
İnanıyorum ki ben İstanbul'dayken potansiyelimi gerçekleştiremediğim için ruhen hastaydım.
İyileşme sürecimde kilise ile tanıştım ama bu süreçte; Camiilere, başka kiliselere, tapınaklara gittim. Benim için en doğrusu hangisi diye çok sordum. Ve cevaplarımı YÜCE RABB'in YARDIMIYLA BULDUM.
"ALKOLÜ SİGARAYI ÇAY KAHVE İÇMEYİ TAMAMEN BIRAKTIM"
Biz de burada iyiyi konuştuğumuz gibi kötüyü de paylaşıp uğurlayalım birlikte, bizi bir daha ziyaret etmemek üzere.
Şimdi de sizi davet ediyorum, kendi kişisel gelişim sürecime, iyiliği paylaşmaya ve çoğaltmaya. Aynı zamanda iyileşmeye, affetmeye ve tövbe ile af dilemeye
Kısaca ışığa TANRI'nın ışığına ve yoluna, kendi eşsiz benzersiz yolculuğunuzda aydınlanmaya ve daha iyi olmaya.
HATIRLATMA:)
Bir şey olmuyorsa sizi bekleyen daha iyisi vardır.
Hayat böyle hep bir perde arkası var işte:)
Sevgiyle...
Comments